Osman Kibar: Bizi tehdit ederek yendiler

Kadırgaspor ile oynadıkları maçın ikinci yarısında rakibine ilk dakikalarda direnemeyen ve bazı ithamlara maruz kalan Esen Bayburtspor Teknik Direktörü Osman Kibar açıklamalarda bulundu.

“Yaşadıklarımızı bilmeden yorum yapanlara üzülüyorum. Kadırgasporlular bizi Namık Sevik’te devre arasında tehdit ederek yendiler” diyen Teknik adam açıklamasında şunları söyledi.

 

“TFF’ye kendimi ihbar ediyorum”
Kimse beni ve Esen Bayburtspor camiasını zan altında, töhmet altında bırakamaz. Biz namusumuz ve onurumuzla mücadele ettik. Şike yapan şerefsizdir. Ahlaksızdır. Bize bunu teklif edemediler bile. Ancak maçta acayip şeyler oldu. Baskı yaptılar, korkutmaya çalıştılar. Maç esnasında arkamda bulunun tesisin çıkış kapısını açık bırakıp, içeriye sivil şahısları alanları sorgulasınlar. Benim alnım ak, 53 yaşındayım. Ömrüm boyunca yanlış bir işe girmedim, girmem de… TFF’ye kendimi ihbar ediyorum, telefon görüşmelerimi araştırsınlar. Benim cep telefonumu alsınlar, son 7 gün kiminle görüştüğüme baksınlar. Kadırgasporlularla bir tane görüşmem varsa her şeye hazırım.

 

“Kadro sıkıntılarımız vardı”
Esen Bayburtspor olarak biz zaten kadro anlamında sıkıntı yaşıyorduk. Avcılar Belediyespor maçından sonra sürekli oynayan 4 kişi kadromuzda yoktu. Adalar maçına da eksik çıktık. Bizim normalde istikrarlı süreçteki oyuncularımızın çoğu yoktu. Hiçbir futbolcuma leke süremezler. Buna izin vermem. Zaten leke sürmelerine sebep olacak bir davranışta bulunmadık.

 

“İlk yarı gitmeden içeri girmeye başladılar”
İlk yarı Kadırgaspor bize gol atabilirdi, atamadılar. Benim kadrom genelde genç oyunculardan olşuyor. 95’li, 94’lü oyuncularım var. Biz ilk gittiğimizde gol bulduk. Oyun normal gidiyor. Sadece defansımızda 3 tane tecrübeli oyuncum var. İlk yarı 2 farklı öne geçince bunlar panik oldular. Zaten biz 2’nci golü bulamasak, onlar (Kadırgasporlular) bizi tekmeyle tokatla dövecekler. Olay oraya gidiyordu. İlk yarı bitmeden sağıma-soluma bakıyorum garip garip insanlar tesislerden içeriye giriyorlar. Kulübenin soluna bakıyorum. Kapı açık. Buradan içeri girenler oluyor. Bu kapının kapanması lazım. Bilerek açık bırakıyorlar.

 

“İlk yarı 5-6 kişi soyunma odasına geldi”
Tesisin içindekilerden bir tanesi bana “Ya hoca ne oldu, bu iş böyle olmayacak” şeklinde konuşmaya başladı. Böyle külhanbeyli tavırlar.. Hemen gençlere döndüm, “kalkın ısının” dedim. Bizim Kulübede 95’li oyuncular var, çoğu zaten doğru dürüst oynayamadı bu sezon. İlk yarı sonuna kadar kalecime çok sert bir faul yaptılar. Hemen Yardımcım Atakan’a sordum, “Atakan nasıl durumu” dedim. “Dirseğini açamıyor Hocam” şeklinde cevap verdi.  Sonuç itibari ile ben onu oynatmak istedim. Kalecimi de ısınmaya gönderdim. Baktım ısınanlar 4 kişi, Ertuğrul’u çağırdım, “sen gel evladım, Kaleci ısınsın” dedim.  Devre arası oldu içeri girdim. İçeri girerken tabi açık söylemek gerekirse 5-6 kişi içeriye girdi…

 

“Çıkın oynayın dedim ama kapıdalar…”
‘Osman Hoca devre arasında kasıtlı olarak oyuncu değişikliği yaptı’ diyenler oldu şeklinde sorumuza cevaben; Kesinlikle öyle bir şey yok. İddia edeni Allah ile baş başa bırakıyorum. Kalecim ile konuştum ve bana “kolum uyuştu Hocam” dedi. Oyna desem bu sefer de, ‘Osman Kibar sakat oyuncuyu bilerek oyuna sürdü’ derler. Tam soyunma odasına içeri giriyorum, iki kişi geldi hemen yanıma ‘Osman Hoca bu iş böyle olmuyor’ falan demeye başladılar. Ben hemen bir dakika çocukların yanına gideyim dedim ve içeri girdim. Küfre başladılar. Bu iki kişiden bir tanesi tanıyorum. Geldi böyle, “sana bir şey olmaz ama burada … …” falan demeye başladılar. Sivil tipler kapının önünde dolanıyorlar. Vurmaktan bahsediyorlar… İçeride konuşacağım ama kapının önünde bizi dinliyorlar. Çocuklara dedim ki alçak bir ses tonuyla “çıkın bunları yenin kimsenin durumu bizi ilgilendirmez”…  Ancak ekledim, “ikinci yarı farklı bir atmosfer olabilir”  Tacettin’e döndüm “Taci, maçı normal seyrinde götürün. Uyutun bunları” dedim. Beni kimse bağlamaz. Ben futbolcumu düşünüyorum. O anlarda sinirimden kapıyı yumruklamışım farkında bile değilim. Sinir harbi yaşıyoruz.

 

“Keşke onlar yendiğinde biz düşseydik”
Tuhaf şeyler oldu dedim ya bunlar da biri de şudur: İlk yarı biz 2-0 öne geçince sesler yükselmeye başladı. Hemen döndüm ve “Atakan hemen Polis çağıralım” dedim. O arada zaten siviller içeri girmeye başlamıştı. Bir tanesi de durmadan beni izliyor. Kadırgalı bu kişi, tanıyorum… Önce maç dostluk gösterisi gibi başladık. Çünkü adamlar bizi yeneceklerini düşünüyorlar. Onların gözünde biz keklik gibiyiz. Ben 2 gece uyuyamadım bunlar yüzünden. Maç öncesinde bile güvenlik lazım diye konuştuk. Biz 19-20 yaşındaki çocuklarla orada tek başımıza kaldık. Ben kimin için ne yapacağım? Allah’ım dedim kendi kendime keşke biz küme düşmemek için mücadele eden taraf olsaydık…

 

“Tehditler olmasın biz Kadırga’yı yenerdik”
Maçtan önce temas eden oldu mu? şeklindeki sorumuza ise Osman Kibar; “Hiç olmadı. Benim normal görüştüğüm insanlar var. “Ne yapacaksınız Hocam?” dediler. Biz çıkıp topumuzu oynarız, 4 tane önemli eksiğim var. Bana kalsa ligde iddiamız kalmadığı için daha önceki maçlarda olduğu gibi yine 94-95’li oyuncularla çıkmayı düşündüm ama Başkanım İbrahim Yılmaz “şaibe olur Hocam, bu işlere hiç girmeyelim. Ne pahasına olursa olsun tam kadro sahaya çıkalım” dedi. Şunu söyleyelim; tehditler, yıldırma politikaları olmasın biz Kadırga’yı yenerdik. Hakem bizim yediğimiz üçüncü golü Hakem faul verebilirdi. Ama ilk devrede onların penaltı beklentisi vardı ama Hakem penaltı vermedi. Ben Hakem için yorum yapmam. Sonuç olarak öyle bir psikolojik ortam vardı ki orada. Biz ikinci yarıya gerginlik ile çıktık. Diğer taraftan Kadırga odasında bağırıp çağırmalar, yemin etmeler falan var, duyuluyor bunlar.

 

“Devre arası arabamızın lastiğini kestiler”
Osman Kibar olarak bu maçı kaybetmek istemezdim. Keşke düşmeme maçını ben oynasaydım. Toto oynayanlar var. Bizim üzerimizden toto oynayanlar var. Ben maça giderken güvenlik istiyorum, yok. O maçın bittiğini düşünün. Kim kurtaracak bizi. Devre arasında arabamızın lastiğini kestiler, bu ne anlama geliyor? Buradan çıkamazsınız…  Maç bitti, Kadırga kümede kaldı. Biz 35 dakika otobüsümüzün lastiğini tamir etmeye çalıştık orada. Bir başımıza kaldık. Kadırgalılar yanımızdan geçiyorlardı. Ses yok… Gelenler oldu, “Hocam, kusura bakma yanlış oldu” falan… Bizi sahaya güvenlik ile götürseler böyle mi olur?

 

“Allah’ın kulu para ile satın alamaz”
İkinci devre başladı. Hemen sol tarafımızı çökerttiler. Hiçbir takım 10 dakikada böyle aptalca goller yemez ancak maç satan adam da tabanca gibi iki tane forvetini oyunda tutmaz. Biz son ana kadar gol aradık. Benim Başkanım bana “tam kadro oynayın” demiş ben de tam kadro sahaya çıktım. Ancak o anki atmosfer farklı, futbol bu. Belki o an gevşedi futbolcu. Belki duygusal davrandılar. 10 dakika bir kaos yaşadık maçta. Ben Allah’a sığınırım. Beni başka da hiçbir şey ilgilendirmez. Eğer o adam (Başkan İbrahim Yılmaz) bana inanmasa ben hemen maçın ardından Esen Bayburtspor’u bırakırdım. Esen Bayburt takımından kimse, hiçbir kimseyi, Allah’ın hiç bir kulu para ile satın alamaz. Benim hücumda oynayan iki tane futbolcum aslan gibi rakip kalede gol arıyor son ana kadar, verilmiş bir maçta adam bunlara yol verir mi? Futbolcularıma 2-0’dan sonra "kendinizi koruyun" dedim. Ortam bizi çok kötü yakaladı. Netice itibari ile Kulüp olarak, Esen Bayburt olarak, Bayburt şehrini temsil eden bir Kulüp olarak bu işlere girmez.

 

“Başka maçları da kaybettik”
Ben bir Teknik Direktör olarak bu sezon çok ilginç şeyler yaşadım. Çok defa yalnız kaldım. Bir maça gidemedim. Bizim sahamızdaki bir maçta Polis dayak yemeyelim diye bizi korudu. Çok enteresan maçlar kaybettik. Futbolcularım birçok maçta rakip takımdan 90 dakika küfür yiyerek oynadılar. Bunlar görülmüyor, bunlar konuşulmuyor. Benim hiçbir şey umurumda değil. Hasköy maçında birçok oyuncum yoktu. İlk yarı başka ikinci yarı başka bir Esen Bayburt vardı sahada. Neden mi? Futbolcularımın çoğu sakattı, Mert kaç maç kırık elle oynadı mesela… Zara Ekinli maçını da 3-1’den 3-3 berabere bitirdik, bu maçı da mı vermiş oluyoruz? Neticede itibari ile biz yanlış bir iş yapmadık. Kimse de bizi lekeleyemez.

 

Şike sözünü kabul etmiyorum 
Ben onu şike lafını kabul etmiyorum. Ortada şike falan yok. Kadırga adına da bunu kabul etmiyorum. Bizim yaşadıklarımızı Türkiye’nin her yerinde doğal baskıdır. Şike lafını biz kendimize yakıştıramıyoruz. Bu işte bize en ufak bir temas olmamıştır. Başkanımız zaten paraya ihtiyacı olan bir adam değil. Asla ve asla bize Cemalettin Başkan’dan ve Kadırgaspor’dan bir herhangi bir teklif gelmemiştir.

 

RÖPORTAJ: ALİ KEMAL DEMİR