Pazar, Eylül 09, 2012

İbrahim Keserel: Eyüpspor alt yapıda model Kulüp oluyor!

Eyüpspor ile ilgili adeta şehir efsanesi olmuş bir söz vardır. Eyüpspor’u sevmeyenler derki; “Bu Kulüp 1919’de kurulduğundan bu yana alt yapısına hiç önem vermedi! Son yıllarda, Adnan Keskin, Ertuğrul Yiğit, Gökhan Bölükbaşı,  Şerif Çelik, Serkan, Hasan Çelik ve Halit Matlı’nın dışında Alt yapıdan yetişip, A takımda düzenli olarak görev yapan yoktur. Tabii işin aslı hepten böyle değil, ancak çok da aman, aman bir durum olmadı genelde Eyüpspor’da. Yukarıda ismi geçen Hasan Çelik, Eyüpspor’da Teknik Direktörlük yaptı, Halit Matlı ise yıllarca oynadıktan sonra bu sezon başı kadro dışı bırakıldı. Eyüpspor, 2003 yılında Amatör Gençler kategorisinde Türkiye Şampiyonu oldu. O kadronun şampiyonluğunda Başkan Ahmet Malatyalı, Alt Yapılar Teknik Sorumlu Ebubekir Pakyıldız, Teknik Direktör Bilal Arular, Antrenörler Fahrettin Yıldız ve Adnan Keskin’in de katkısı oldukça büyüktü. Ancak o kadrodan kaleci Halit’in haricinde hiçbir futbolcu A takımda forma şansı bulamadı. Emin ve Gökhan gibi üst düzey futbolcu olması beklenen isimler bile önce Alibeyköyspor’a gönderildi, sonra da isimleri teker, teker silindi. Şimdi Eyüpspor’da durum değişti. Suat Ak, Fahrettin Yıldız, Gökhan Bölükbaşı, Bilal Arular (1 yıl) Birol Gezer, Kulübün emektarı Muharrem İkizler, Adnan Keskin, Ali Tepeler ve Ali Seçkin (1 yıl) gibi üst düzey Hocalar görev yaptılar. Ancak en parlak dönem Gökhan Bölükbaşı’nın döneminde oldu. Genç Teknik Direktör Bölükbaşı’nın Yönetiminde Eyüpspor U18 takımı Türkiye finallerine gitti, bu Eyüp tarihinde bir ilkti. Türkiye genelinde ortalama olarak en az gol yiyen takım olan eflatun-sarılılar, ilk maçta Manisa’ya elendiler. 2009’da Eyüpspor’da Eren Koç, Enes, Anıl, Hakan, Uğur, Tolga (Sivasspor) Berat (Eyüpspor A takıma), Buğraç Han Yalçınkaya (Beşiktaş) ve Yakup gibi 10’a yakın oyuncu Profesyonel oldular. Ancak hiç birisi kendi yetiştiği Eyüpspor’da oynama şansı bulamadılar. Şimdi Eyüpspor’da 1 yıldır yeni bir dönem yaşanıyor. Genç Teknik Adam İbrahim Keserel yönetimindeki eflatun-sarılılar, alt yapıda oldukça başarılı 1 yıl geçirdiler. A takıma çok sayıda oyuncu verdiler. Keserel, Yerel Futbol’a Eyüpspor’daki 1 yılını, Türk futbolundaki bazı sorunları, çözüm önerilerini ve geleceğe dair hedeflerini anlattı.

Hocam; sizi tanıyabilir miyiz? Futbolculuk ve antrenörlük kariyeriniz hakkında konuşabilir miyiz?
Öncelikle böyle bir röportajda ben ve ekibime yer verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Adım İbrahim Keserel 1975 Kırklareli doğumluyum, 1999 yılı, Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Mezunuyum, Halen özel bir eğitim kurumunda Beden Eğitimi Öğretmenliği Görevini sürdürüyorum, bir yıldır Eyüpspor Futbol Akademisi Sorumluluğu görevindeyim.


Futbola başladığım yaşı hatırlayamıyorum bile; mahallede kendiliğinden oluşan bir süreç oldu. İlk amatör lisansım 11 yaşında Kavaklı sporda çıktı, ilk sezonumda şampiyonluk yaşadım, 15 yaşında A takımda oynamaya başladım. Sırasıyla, Kırklareli Kavaklıspor, Kırklareli TEK spor, Trakya Üniversitesi, Çerkezköy Profilo ve Kırklarelispor’ da futbol oynadım.


Antrenörlüğe 16 yaşında, resmi anlamda da 2000-2001 sezonunda başladım. Sarıyer Reşitpaşaspor’da A takım ve altyapı Antrenörlüğü, Sarıyer Emirganspor’da A takım Antrenörlüğü, Beyoğlu Okmeydanı Fetihspor’da Altyapı Antrenörlüğü, Halide Edip Adıvar’da A takım Antrenörlüğü ve tekrar Beyoğlu Okmeydanı Fetih’te Altyapı Sorumlusu olarak 4 yıl görev yaptım. Son bir yıldır da ekibimle birlikte Eyüpsporda görev yapıyoruz.


Günümüzde başarının temel anahtarı Ekip olmaktan geçiyor, burada Eyüp sporda birbirinden değerli bilgili ve karakterli Antrenör arkadaşlarla bir aradayız, sizin aracılığınız ile kendilerine saygı, sevgi ve şükranlarımı iletmek istiyorum.

Türk futbolunun altyapı sorunları nelerdir?
Dilerseniz öncelikle Türk futbolunun sorununa genel bir bakış yapalım, çünkü birçok dinamik birbirini olumlu olumsuz etkilemekte, buna tabi ki altyapı da dahil. Bu sorunlara birçok neden sayabiliriz, fakat şu unutulmamalıdır ki, “bir bütünü düzeltme’’ mantığı ile hareket edilemezse, alt ya da üst yapı fark etmeyecek, ülkenin futbol sorunları çözümsüz kalacaktır.


Örneğin geçmişe baktığımızda şöylesine yargıların dile geldiğini hep gördük. Sahalar düzelmezse futbol kalkınmaz, tesis olmadıkça futbol kalkınmaz, Antrenör eğitimi yoksa futbol kalkınmaz, Hakemlik düzelmezse futbol kalkınmaz, dışa açılmazsak futbol kalkınmaz, Kulüp takımları ve Milli takımlar Avrupa’da ve Dünyada başarılı olmazsa futbol kalkınmaz, Temel eğitim olmadıkça futbol kalkınmaz.


Oysa geçmişe göre sahaların düzelmesine, tesislerin bollaşmasına, gelirlerin artmasına, Antrenör ve Hakem eğitiminin yoğunlaşmasına, dışa tam açılmaya, Milli takım ve kulüp takımlarının zaman, zaman başarısına ve temel eğitimde kat edilen mesafeye rağmen, Türk futbolu ve özellikle Altyapılar istenilen düzeye ulaşamamıştır.


Bu yüzden her konuyu tek, tek düzeltmek yerine, her konunun birbiri ile ‘’etki-tepki’’ ilişkisini hesaba katan dünya doğruları ve ülke gerçeklerini göz önünde tutan “Bir Bütünü Düzeltme’’ doğrultusunda bir sentez yaratılmalı diye düşünüyorum.

        

Türkiye’deki profesyonel ve amatör altyapılar birkaç takım harici göstermelik ve zorunluluktan oluşturuluyor kanaatindeyim. Bunu takımların altyapılarına ayırdıkları bütçelerden ve A takımlarında oynattıkları oyuncuların azlığından anlayabiliyorsunuz. Bir örnek verecek olursak Ajax Kulübü bütçesinin %70’ini altyapıya ayırıyor ve kadrosunun neredeyse tamamı altyapı oyuncuları ve yaş ortalaması çok düşük.


Milyon dolarlık oyuncu yetiştirmek istiyoruz, fakat yetiştiriciye gerekli imkânı, maaşı, en önemlisi de saygınlığı göstermiyoruz, maliyet artmasın diye bir hocaya iki-üç takımda görev veriyoruz. “Üretmeden tüketmek dünya üzerindeki en lüks yaşam şeklidir’’. Maalesef biz kulüpler bazında bu lüks yaşamı tercih etmiş durumdayız.


Uygun kaynak aktarımı olmayınca, beslenmeyi, kaliteli antrenman malzemesini, kaliteli eğitmeni de çözemiyor, tesisleşmeyi de halledemiyoruz. İki-üç takım aynı anda bir sahada antrenman yapmak zorunda kalıyor.


Yerel yönetimler, Federasyon amatör ve profesyonel kulüpleri desteklemeliler, esnaf ve sanayiciler tesisleşme için sponsor olmalılar. Alan imkanına sahip okullara oyun alanları ve sahalar yapılmalı, çünkü eskinin arsaları apartman, site ve otopark, toprak yolları da asfalt ve yoğun bir trafik olmuş durumda. Sokak futbolunu tekrar canlandıracak en önemli alanlar okul bahçeleri ve serbest spor alanlarıdır. Ayrıca okul bahçesinde futbol oynamayı yasaklayan zihniyeti de değiştirmeliyiz.

Hocam, Federasyon her sezon başı kulüplere ciddi anlamda destek oluyor, profesyonel takımlara iddaa vb. ya da birçok kuruluştan sponsorluk desteği geliyor, bu yeterli olmuyor mu?
Konumuz altyapı ise bu paraların ne kadarı altyapılara aktarılabiliyor yada ne kadarı amatör kulüplere gönderiliyor. Hangi spor adamına yada Kulüp yöneticisine sorsanız; “Altyapı çok önemli’’ der. Ama ne kadar içi doldurulur buda tartışılması gereken bir konudur. Federasyonun bu konu üzerinde de ciddi bir çalışma yapması kanaatindeyim.


Türk futbolunun sorunlarını incelemeye devam edersek; Bir başka konu eğitim sistemimiz:   Eğitim müfredatı değişmeli diye düşünüyorum. Gereksiz dersler müfredattan çıkarılmalı, Beden Eğitimi dersi seçmeli hale getirilmeli ve branşlara ayrılmalı, bu branşlara antrenör eğitimciler girmeli, bu eğitimciler yapacakları bilimsel tekniklere dayalı yetenek tespiti çalışmaları ile gençlerin yeteneklerinin hangi spora uygun olduğunu tespit edilip, o branş için en uygun yaşta eğitimlerine başlamalı, yani Milli Eğitim Bakanlığımız okullara antrenör eğitimciler atamalı. Tabi bu iş için devletimizin ciddi anlamda semtlere ve okullara tesis yapma atılımına da girmesi gerekmekte… Bunun yanında okullar Semt okulları haline getirilmeli, çocuk servisle Zeytinburnu’ndan Beşiktaş’a okula gidip antrenman için de bilmem hangi semte gitmemeli. Okul saatlerinin ve mevcut sınav sisteminin antrenman ve spor yapmaya zaman bırakmadığını düşünüyorum.

          

İşe göre adam değil de adama göre iş mantığında hareket ediliyor, duygusal davranılıyor. Eğitimci vasfı olmayan kimseler dost ahbap ilişkisi ile altyapılara Antrenör oluyor, antrenmana çıkıyor, amatör maçlarda yönetici kartı ile, elinde sigara, kot pantolon sahaya giriyor, kazanmak adına oyuncularına türlü hakaretlerde, davranışlarda bulunuyorlar, oyuncuların psikolojilerini bozuyor, kişiliklerinin yanlış oturmasına sebep oluyorlar.


Öncelikle yönetici ve biz Antrenörler şunu iyi bir şekilde kavramalıyız. Türk futbolunun ve kulüplerin altyapıda birinci önceliği “yayılma” ve “yarışma” olmamalıdır, oyuncu yetiştirme temel amaç olmalı, bu müsabakayı kazanmanın da önünde tutulmalıdır. Yöneticilerimiz ve bilhassa velilerimiz bu yüzden kazanma adına Antrenörlere ve çocuklarına baskı kurmamalıdırlar.


Oyuncularımızın futbolunu geliştirelim, futbol oynayarak nasıl kazanacaklarını öğretelim, tekniklerini geliştirelim, taktik anlayışlarını geliştirelim, ahlaklarını geliştirelim, kişiliğini geliştirelim, sosyal yönünü geliştirelim, onlara anane ve etik değerlerimize uygun birer model olalım, maneviyatlarını güçlendirelim, futbolculuk yanında topluma faydalı, duyarlı gençler yetiştirelim.


Maalesef ülkemizde bir futbol eğitim müfredatı yok. Bir futbolcu adayı genç futbola kaç yaşında başlamalı? Yetenekliler hangi kriterlere göre seçilmeli?, bu yetenekler her yıl sırasıyla teknik, taktik ve kondisyonel olarak hangi konuları görmeli?, bu çalışmalar hangi metotlarla hangi bilimsel kriterlere göre yapılmalı? Bu tüm kulüplere ve Antrenörlere nasıl aktarılmalı? Ülkedeki her Antrenör ve yaş grubu aynı çalışmaları nasıl yapmalı?


Kanımca ülkemizdeki en ücra bir amatör kasaba takımı altyapısı ile profesyonel bir takımının altyapısındaki aynı yaş gurubu öğrencilerine aynı müfredatı uygulamadıkça yetenekli gençler bir sonraki döneme eksik eğitimle geçecekler, aynı A takımlardaki gibi yarışmacı zihniyetle her yıl yaş gruplarına sayısız transferler yapılacak ve en sonunda çıkan en iyi ürünler futbol eğitimini eksik aldıkları için maalesef dünya ve Avrupa futbolunun gerisinde kalacaklardır.


Alman futbol federasyonu bir buçuk milyon Türk’ten dünya çapında bizden daha çok oyuncu yetiştirmesinin sebebi bu birliği sağlamasıdır diye düşünüyorum.


2008 yılından beri uygulanan Coca Cola Akademi ligleri ve UEFA Antrenör eğitimleri bu birliği sağlamada bir başlangıç olmuştur, fakat 15 yaş ve altı futbol eğitimde ulusal bir müfredat hala oluşturulamamıştır.


Kulüpler, Antrenörler, şampiyon olma, bu günü kurtarma ve rekabet zihniyetlerini bırakmadıkları uzun vadeli programlar yapmadıkları ve ufak yaşlarda yetenekli, sabredildikleri zaman futbolcu olacak oyuncuları oynatmadıkları sürece günü kurtarmaya devam edecek, gençler kategorisinde kulüp ve milli takımlar düzeyinde yendiğimiz yabancı takımlara oyuncular fizik üstünlükleri ortadan kalktıktan sonra kulüp ve A milli takımlar düzeyinde yenilmeye devam edeceklerdir.


Nuri Şahin’in de yer aldığı ve Brezilya ile 3-3 berabere kalan Dünya 3’ncüsü U17 milli takımımızdan şu an uluslararası arenada ve A milli takımda kaç oyuncu var? Brezilya’da A milli takımda kaç oyuncu var?


Ben şahsen Barcelona U15 takımının Avrupa şampiyonu olduğunu hiç duymadım, ancak Fenerbahçe ve Bucaspor U15 kategorisinde Avrupa şampiyonu oldu! Nasıl oluyor da A takımında dünya çapında star olan bir çok altyapı oyuncusunu oynatabiliyorlar? Çünkü onlar futbol eğitimlerine pazılın parçaları gibi bakıyorlar, her yıl pazılın birçok parçasını birleştiriyorlar ve gün geliyor pazıl tamamlanıyor. Biz ise daha 10 yaşındaki çocuktan Messi’nin Maradona’nın ve yahut başka ünlü bir futbolcunun yaptıklarını bekliyoruz. Yetenek olarak belki benzetebiliriz ama futbol olarak ne kadar. Bu üzerinde durup düşünülmesi gereken bir sorudur.


Sizce bir futbolcu adayının aile, okul ve kulüp üçgeninde sıklıkla rastladığımız uyum sorunu nasıl çözülebilir?
Sağlıklı bir iletişim ile bunun üstesinden gelinebilir, Çocuk burada yalnız bırakılmamalı, aileye futbol ve okulun beraber başarı ile yürütülebileceği gerçeği öğretilebilir, okul tarafından baktığımızda yapılan müsabakalarda prestij kazanırken futbolcuların eğitimini ve devamsızlığına göz yummayacak bir anlayış benimseyebilir. Kulüp ise antrenman saatlerini çocukların okul çıkış saatlerine göre düzenleyebilir. ‘’Filanca gurubun antrenman saati şu, herkes gelmek zorunda ona göre okullarınızı ayarlayın’’ demek kulüp adına eğitimi destekleyecek bir anlayış olmaz.


Altyapı sporcularının saha dışı yaşantıları futbol eğitimi açısından verimliliğini koruyabilecek şartlarda mı?
Her şey istemeye bağlı diye düşünüyorum. Futbolcu adayı eğer isterse, kendine bakar. Futbolcu olmak bazı oyuncular için kaçınılmazdır, bazıları da çok çalışır ve kendine bakarsa futbolcu olur.


Biz eğitmenler futbolculuğun 24 saat mesaisi olduğu gerçeğini oyuncularımızın kafasına kazımalı ve nasıl yaşanması gerektiğini eğitim süreci içinde sık sık dile getirmeli ve alışkanlıklar oturana kadar da bir kontrol mekanizması ile takip etmeliyiz.


Ondan sonrası futbolcunun tercihidir, ailenin sorumluluğundadır. Çevrede birçok olumsuz ortam ve sektör gençlerimizi saflarına çekmek istemektedir. Oyuncuların başıboş kalmaları ve arkadaş guruplarının yapısı buralara kaymalarına neden olabilir.


Sizler futbolcularınızın saha dışı yaşantılarının kontrolünü sağlamaya çalışırken ne tür sorunlarla karşılaşıyor ve bu sorunları nasıl aşıyorsunuz?
Yukarıdaki sorunları var kabul edersek, aile ile sık sık görüşüp var olan sorunlarla ilgili fikir alış verişi yapıyor ve çocuğa faydalı olabilecek hangi stratejiyi uygulayacağımıza karar veriyoruz. Bunun yanında çocukla birebir görüşmeler yapıyor, eğitim camiasının içinde olduğumuz için yaşam koçluğu yapan uzman arkadaşlarımızdan ücretsiz destek alıyor, sorunlu gençlerimizi onlarla buluşturuyoruz.


Türk futbolunun dünya futbol arenasında istediğimiz seviyede olmamasını neye bağlıyorsunuz?          
Uzun vadeli kalkınma planları yapmalıyız, Milli takımlar kulüp havasından çıkmalı ve uzun vadeli projelerle yapılandırılmalı, günü kurtaracak plan ve projelerin içinde birbirimizle rekabet ettiğimiz sürece, altyapı ve oyuncu yetiştirmeye sadece lafta destek olduğumuz, transfere dayalı ve kazanda nasıl kazanırsan kazan anlayışı ile futbolu yönettiğimiz sürece dünya arenasında söz sahibi olmamız çok zor. Bu durum hem futbolcu yetişmesinin yani üretimin önüne geçiyor, hem de futbolumuzdaki kaliteyi ve seyir zevkini alıp götürüyor.


Sizce neden bizim de bir ekolümüz olmadı ve olmuyor?
Yukarıda bahsettiğim gibi, bir müfredatınız yoksa ve uzun vadeli planlar yapamıyorsanız oluşacak bir ekolden söz etmek olanaksız hale geliyor. Federasyon ve kulüp bazında en az 5-10 yıllık programlar oluşturulmalı ve bu programı yönetecek ekip işin başında kalmalı, siyasi seçimler, yerel seçimler, Federasyon, kulüp başkanlığı seçimi olduğu veya A takım Antrenörü değiştiği zaman altyapı programı bundan etkilenmemeli, programın arkasında durulmalıdır.


Tanzimat’la başlayıp Cumhuriyet döneminde de hat safhaya varan Batı hayranlığı ve kopyacılığından futbolumuz da payına düşeni fazlasıyla almış mıdır?
Batıdan tabi ki etkilenmiştir futbolumuz, hepinizin bildiği gibi  80’li yıllarda Kulüp takımı seviyesinde Jupp Derwal ile başlayan ve 1990’lı yıllarda Federasyon bazında özerklik kazanma ile Sepp Piontek ile devam eden batı modeli bir futbol yapılanmasıyla tanıştık. Fakat Bu dönemde Federasyon Başkanı Sayın Şenes Erzik ve ekibinin hazırladığı futbol kalkınma planı pratiğe dökülmüş ve Türk futbolunda Türklerin oluşturduğu harika bir model oluşturuldu. Kopyacılık yapılmadı. A Milli takım seviyesinde pek başarılı olamasak ta Ümit milli takım seviyelerinde Avrupa şampiyonluğu ve Akdeniz oyunları şampiyonluğu kazandık. O ekol bizi 2002’de Dünya üçüncüsü yaptı, 1992 ve 1996’da Avrupa şampiyonasına götürdü, Galatasaray’a UEFA kupasını kazandırdı, ama maalesef 1996’dan 2005’e kadar anlaşılmaz bir geriye dönüş yaşandı. Başa gelen Federasyon Başkanları ile A Milli takım kulübü havasına girildi ve alt yapılar ile ilgili toplumu heyecanlandıracak hiçbir proje yapılmadı.


2005’ten sonra da zaman zaman projeler açıklansa da her federasyon seçiminden sonra kadrolar değiştiği ve süreklilik kaybolduğu için bu projeler yarım kaldı ve geriye dönüş devam etti.


Altyapı-üstyapı ilişkilendirmesinde bir şeylerin iyi gitmediğini söylerken burada altyapı mı yoksa üstyapı mı hata veya hatalar yapıyor?

A takım bazında Günü kurtaracak başarılar, kısa vadeli planlar yapıldığında tabi ki genç yeteneklere yer veremiyorsunuz, Tüm dikkatinizi yukarıya yönelttiğiniz için Altyapıyı da önemsemiyorsunuz, altyapıya gerekli yatırımları yapmıyorsunuz, A takıma aday, hedef adam sayısını arttırmıyor ve bunlara kaliteli eğitim verdiremiyorsunuz.


Yönetim risk alamıyor, Teknik Direktör risk alamıyor, malum 3-4 mağlubiyette Teknik direktörün işine son veriliyor., altyapı meslektaşlarına ve oyuncuları ile yakından ilgilenmelidirler.


Bir de buna gösterişli karşılama ve reklamlarla yabancı transferler ekleniyor, genç oyuncuların yukarı çıkması iyice zorlaşıyor. Antrenörler ve Teknik Direktörler nereden geldiklerini, bir zamanlar kendilerinin de altyapılardan çıktıklarını unutmadan hareket etmeli.


A takımda altyapıdan oyuncu oynaması taraftarı da heyecanlandırmıyor, taraftar şampiyonluk ya da takımı bir üst ligde görmek istiyor, Arsenal 16 yaşındaki oyuncusunu oynatacağını açıkladığında tribünler tıklım, tıklım doluyor, Bizde ise 5-10 milyon Euro ödeyip aldığımız transferlerle tribünler doluyor.


Burada bir etki-tepki ilişkisi var, Bence kulüplerin gerçek sahipleri taraftarlardır, taraftarlar ve bu kitleyi oluşturan toplum A takım maçları kadar altyapı maçlarını da takip etse, birbirinden yetenekli bu gençleri kucaklasa, ilgileri ile motive etse a takımlarda oynatılmaları adına kamuoyu oluştursa göreceksiniz, birbirinden yetenekli birçok genç A Takımlarda boy gösterecek. Kanaatimce bizim genç yeteneklerimiz Avrupa’nın en yetenekli gençleri sıralamasında ilk 4 te olur, Dünya’da da ilk 8 de olur, yeter ki güvenelim, yeter ki imkan yaratalım, şans verelim.


Özetleyecek olursak bir yerli ya da yabancı transfer parası kadar dahi yatırım yapılmayan altyapılar mı yukarı oyuncu veremiyor, yoksa yukarısı mı almak istemiyor?


Peki Eyüpspor’da altyapı eğitim anlayışını nasıl ifade ediyorsunuz?
Eğitimlerimizde en çok neden ve niçin sorularına önem veriyoruz. Her oyuncumuzun neyi, niçin yaptıklarını bilmeleri gerektiğini düşünüyoruz.  Örneğin; Savunmada niçin alan daraltıyoruz, hücumda neden geniş ve derin oynamalıyız. Topun bulunduğu yere göre nasıl pozisyon almalıyım. Oyuncuların futbolu bilerek oynamaları bizim için büyük önem taşımaktadır.


Biz şuna inanmaktayız her oyuncumuz en az %70 hoca bilgisine ulaşması gerekir. Böylece anlattıklarımız ve oyuncularımızdan istediğimiz taktik ve teknik beceriler daha çabuk yapılacak, kolay anlaşılacaktır. Bu kapsamda nedenlerini anlatarak çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.


Her yaş grubunda verdiğimiz eğitimlerde yaş grubunun fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimine itina göstermekteyiz. Anlık başarılar ve günü kurtarmak bizim için önem taşımamaktadır. Gelecekte başarılı olabileceğine inandığımız sporcularla geleceğin temellerini atmaktayız. Gelişim sürecini iyi yöneterek ve takip ederek anlık başarıları değil asıl hedefimiz olan iyi insan ve profesyonel oyuncu yetiştirme amacımızı her zaman ön planda tutmaktayız. Bu profilde iyi karakterli, disiplinli, futbol bilgisi üst düzeyde oyuncular yetiştirme gayreti içindeyiz. Bu yöndeki ilk adımlar 15 yaş grubumuzdan Devrim Taşkaya ve Emre Tümler, 18 yaş grubundan Uğur Adem Gezer’ i A takımımız kadrosuna kazandırarak atmış bulunmaktayız. Bu üç oyuncumuz koşarak ilerleyeceğimiz bu yoldaki ilk adımlarımızdır.


Eyüpspor’da Altyapı eğitici kadrosunda hangi hocalar bulunuyor;
Benimle birlikte, U18 takımını UEFA-A Lisansa sahip Nurettin Genç hocam çalıştırmakta, kendisi en deneyimli hocamızdır, eski bir profesyonel futbolcu ve aynı zamanda Spor Akademisi Mezunu.


U17 takımını UEFA-B Lisansa sahip Murat Esen hocam çalştırmakta, kendisi profesyonel futbol oynamış ve Spor Akademisi Mezunudur. Futbol maç analizi konusunda yüksek lisansa sahiptir.


U16 takımını UEFA-B Lisansa sahip Bülent Salman hocam çalıştırmaktadır. Eski bir profesyonel futbolcu ve Spor Akademisi Mezunudur. Hocam oyun ile taktik öğretiminde uzmandır.


U15 Takımını aramıza bu yıl katılan, geçen sene Beşyüzevlerspor kulübünde her branşta şampiyonluk yaşamış ve 3 kategoride Türkiye finallerine giden UEFA-B Lisansa sahip eski profesyonel futbolcu ve Spor Akademisi Mezunu Ercan Karasu hocam çalıştırmaktadır.


U14 takımında ben görev yapıyorum. U13 Takımını UEFA-B Lisansa sahip yine Spor Akademisi Mezunudur İlhan Yıldız hocam çalıştırmaktadır.


Futbol Okulumuzu ise değerli meslektaşım UEFA-B lisansına sahip Elmas Çavuşoğlu hocam koordine etmektedir.


Kalecilerimizi ise Kaleci Antrenörümüz Mustafa Uysal Hocamız çalıştırmaktadır.


Göreve geldiğinizden bu yana Eyüpspor altyapısında ekip olarak neleri değiştirdiniz.
Biz göreve geldiğimizde Eyüpspor altyapısı mahalli liglerde mücadele etmekteydi. U18 takımı ise Bölgesel Gençlik Geliştirme Liginde mücadele etmekteydi. U18 takımı haricindeki diğer yaş gurupları Mahalli liglerde İstanbul’da bulunan diğer profesyonel takımlarla maçlar yapılmakta fakat takım sayısı az olduğu için bir sezon 8-10 maç ile 2 ayda bitmekteydi. Altyapı eğitiminde maç-antrenman-maç devamlılığı ne kadar uzun olursa futbolcu adayının gelişmesi bir o kadar sağlıklı olur düşüncesi ile daha fazla ne yapabiliriz diye düşündük.


Kulüp Başkanımız Sayın Şevket Sever ile yaptığımız ilk toplantıda kendisi bize; Altyapıdan A takıma oyuncu çıkmadığını, altyapı takımlarından şampiyonluk değil de, bizden her yıl A Takıma en az bir oyuncu istediğini, heryıl bir oyuncu verdiğimiz takdirde kendisinin gözünde bizleri çok başarılı bulacağını belirtti.


Yaptığımız tespitlerde altyapıda hedef oyuncu sayısının az olduğunu, hedef oyuncuları kulübümüze kazandırabilmek ve yetiştirmek için mutlaka daha çok maçın yapıldığı Akademi ligine katılmamız gerektiğini kendilerine ilettik.


Başta kendileri olmak üzere, Altyapı sorumlularımız Sayın Uğur Şen ve Sayın Metin Çırpan’ın da bu konuda büyük hassasiyet göstermeleri ve destekleri sonucu Akademi ligine katıldık.


Mevcut oyuncu kadrolarından başlamak üzere, tesislerimizin fiziki yapısında ve Antrenör kadromuzda büyük değişime gittik. Antrenman sayılarında ve çalışma sisteminde yaptığımız değişim yılsonunda bize ilk meyvelerini verdi ve 3 oyuncuyu A takımımıza kazandırdık.


Bunun yanında başta üç büyük kulübümüz olmak üzere birçok süper lig takımı birçok oyuncumuzu kadrolarına katmak için kulübümüze resmi başvurularda bulunmuş ve bulunmaya da devam etmektedirler. Ayrıca Genç milli takımlara ve Profesyonel bölge karmalarına yaklaşık 11 futbolcu gönderdik. Futbol 15 yaş altı eğitimi sağlam temellere oturtabilmek için Futbol okulumuzu faaliyete geçirdik ve buraya 15 yaş altı eğitiminde uzman iki arkadaşımızı görevlendirdik. Altyapı eğitim sisteminin sürekliliğini baz aldığımızda gelecek birkaç yıl içinde A takımımızda, genç milli takımlarda ve süper lig takımlarına transferi gündeme gelecek daha birçok oyuncumuzun olacağı kanaatindeyim. Kısaca Eyüp spor altyapısı bir yıllık kısa bir sürede sıradan bir altyapı olmaktan çıkıp, üreten bir yapıya bürünmüş, İstanbul’da ve Türkiye’de adından sıkça söz ettiren bir Futbol Akademisine dönüşmüştür. Kulübümüze katılmak için bu yıl, Samsundan, Adıyaman’dan, Uşak’tan, İskenderun’dan, Ankara’dan, Muğla’dan, İzmir’den, kısaca Türkiye’nin her yerinden oyuncular kulübümüze denenmeye gelmek istemiş veya gelmiştir.


Bundan sonraki düşünceleriniz neler, bir adım daha ileriye gidebilmek için neler yapmak istiyorsunuz.
Burada bizim isteklerimizden çok, kulübümüzün beklentileri önemli. Biz Antrenörler olarak her çalıştığımız kulüpte ilk olarak temsil ettiğimiz armanın ve renklerin menfaatlerini ön planda tutarız. Bu bir bayrak nöbetidir bugün biz varız, gelecekte başka Antrenör arkadaşlarımız. Kulübümüz bizimle çalışmaya devam ederse ve daha yüksek hedefler koyarsa seve seve bunları da başarmak için aynı çizgimizde çalışmalarımıza devam ederiz.


Şu bir gerçek; Daha büyük hedeflere daha büyük yatırımlarla gidilebilir. Kulübümüz Yönetim Kurulu ve Onursal Başkanımız ve Belediye Başkanımız Sayın İsmail Kavuncu’nun da katkılarıyla tesisleşme konusunda yapılacak bir atılım yukarıda belirttiğimiz başka illerden gelecek oyuncuları bünyemize daha rahat katmamızı sağlayarak elit oyuncu sayımızın artmasını, mevcut oyuncularımıza daha iyi eğitim vermemizi ve A takımımıza daha kısa vadede daha kaliteli oyuncular kazandırmamızı sağlayabilir.


Eyüp çok büyük bir ilçe ve Eyüpspor ilçenin tek profesyonel takımı. İlçenin sporcu potansiyeli de oldukça büyük. Sizin, Eyüpdeki amatör kulüple ilişkilerimiz nasıl ve bu takımlarda ön plana çıkan birçok oyuncu diğer profesyonel takımları tercih ederken Eyüpspor neden ilk tercih olmuyor?
Bizden öncesini bilemiyorum ancak bizden sonra tercihlerin bize yöneldiğini söyleyebilirim. Altyapı olarak, diğer altyapı hocaları, hatta futbol okulları ile iyi ilişkiler kurduk, ilçemizde görev yapan hedeflerimizi ve niyetimizi samimi bir şekilde ifade ettik, Eyüp amatör karmasına altyapı olarak tesis ve teknik destek sağladık, Karma Hocaları ile her gün istişare halinde olduk. O turnuva bizim, Kulüpler ile yakınlaşmamıza büyük ölçüde vesile oldu. Turnuva maçlarını dikkatli bir şekilde takip ettik, her maç sonunda görüş alışverişinde bulunduk.


Bu yıl Eyüp ilçesinden çeşitli takımlardan yaklaşık 6 oyuncuyu Kulüpleri ile görüşerek transfer ettik, Çok yüksek transfer ücretleri istendiği için transfer edemediğimiz oyuncular da oldu. Eyüpspor, İlçenin tek profesyonel takımıdır, Futbol akademisi olarak imkanlarımız çerçevesinde tüm kulüplere destek vermek isteriz. Sağlıklı iletişimle ve samimiyetle çözülemeyecek problemin olmadığı düşünüyoruz.


Hedeflerinize ulaşmak için neler yapıyorsunuz?
Biz ekip olarak mesai kavramı olmaksızın, öz verili, uyumlu,  gayretli ve ayrıntılara önem vererek çalışmaktayız. Sürekli güncel kalmakta futbolun yeniliklerini yakından takip etmekteyiz.


Çalışma anlayışımız içinde oyuncularımıza saygı duyuyor onlar için en iyi olanı onlardan daha çok istiyoruz. Onlara adil davranıyor, gerçekçi davranıyor, haklarını sonuna kadar koruyoruz. Adamı olanı değil, çok çalışanı gayretli olanı ve formda olanı oynatıyoruz.  Torpilin olduğu bir ortamda futbolcu yetiştiremeyeceğimizin farkındayız bu tarz beklentileri olanların en son tercih edecekleri yer Eyüpspor Altyapı takımları olacaktır. Bu konuda çok hassas ve duyarlı davranıyoruz. Gerekirse bu yolda mesleki kariyerimize verilecek zararları göze alıyoruz ve almaya devam edeceğiz. Biz ekip olarak şuna inanıyoruz kulüpleri başkan ve yöneticileri yönetir. Takımları Antrenörler yönetir. Ancak böyle bir anlayış ve yapı içerisinde istenilen hedeflere ulaşabiliriz. Bizim için futbolda önemli olan kişi menfaatleri değil, çalıştığımız kurum ve ülke futbolu çıkarlarıdır. Bu noktada Eyüpspor camiasına ve ülke futboluna ihanet edemeyiz.


Altyapımızda olan her oyuncumuza açık ve gerçekçi davranıyoruz.  Boş Hayaller kurmaları için umutlandırmıyor ya da büyük hayaller kurmalarını sağlıyoruz. Onları asla kandırmıyor ve oyalamıyoruz. Güvenilir olmak bizim için büyük önem taşımaktadır.


Tesisimize gelen her oyuncuya kendini gösterme şansı tanıyoruz.  Altyapıları bir okul olarak görüyor oyuncularımızı buradan donanımlı ve hazır olarak mezun etmek için çok sıkı çalışıyoruz. Asla küçük düşünmüyoruz.

SÖYLEŞİ: BURAK KURTULUŞ

Hiç yorum yok:

Emirefendi U13 takımı şampiyonluğunu ilan etti

İstanbul U13 Ligi 30. Grup’ta mücadele eden Beyoğlu temsilcisi Emirefendispor, ligin 12. haftasında deplasmanda karşılaştığı Etiler Kartal’ı...