Çarşamba, Ocak 11, 2012

Köşe: İşin cılkı çıkmadan

Dün dünya çalışan gazeteciler günüydü. Evet, dündü. Yıllarımı bu işe verdim. Ekmeğimi bu işten kazanıyorum. Ailemi, yaşantımı hayatımı kazanabilmek adına varımı yoğumu ortaya koyduğum mesleğim. Onurum, gururum her şeyim. İlk yıllarımda çok zahmetler hatta eziyetler çektim. Kendimi kanıtladım ya da kanıtladığımı sanıyorum. İsmimi önce bölgemde sonrasında ise tüm İstanbul’da marka yapabilme adına çalışmalarımı yoğunlaştırdım.



Hemen herkesin hayatını idame ettirebilmesi için bir iş yapar. Ben Engin Akın hayatımı kazanabilmek adına gazeteciliği seçtim ki bundan da son derece memnunum. Gazetecilik zor zanaattır. Kimsenin gönlüne uygun hareket edemez. Birinin yaptığı bir iyi işi yazarsın, vay anam sen misin yazan hemen o yazdığın kişinin adamı olursun. Sonrasında ise yine aynı kişinin bir hatasını gördüğünde ve bunu kaleme aldığında ise yine vay anamlar başlar ve dün sevdiğine bugün geçiriyor olursun. Bunun üstüne birde tutarsızlıkla suçlanırsın. Aslında tutarsız olan bizler değil kamunun önünde olan insanlardır aslında. Bunu bile bize mâl ederler.

İyi yazsan şunun adamı kötü yazsan bunun adamı olursun. Bizim kimsenin adamı olmadığımızı ise objektif bakabilenler ve yazılarımızı düzenli takip edebilenler daha iyi anlarlar. Birinin ayağına Silivri’de bassak anırması Kartal’dan duyulabiliyor mesela. Kimseyle iyi ya da kötü olmak için çabamız yok bunu bile anlayamıyorlar ya.

Eğer ben sevdiğim bir insanı eleştiriyorsam iyi ya da kötü yönde o zaman ben o kişinin en iyi dostuyumdur aslında. Olumsuzluklarını yüzüne söyleyemiyorsam da o zaman en büyük riyakâr benimdir. Gocunmuyorum insanların hatalarını söylemekten. Birebir ilişkilerde ise dengeyi iyi korumak gerek. Fazlası işin cılkını çıkarabilir. Sizin üstünüzde kendi hakkı olduğunu bile iddia edebilir insanın böylesi.

Bizim için yani gazeteciler için kin gütmediğimizin de bilinmesi gerekir. Dün yazılarımızla ve haberlerimizle göklere çıkardığımızı ertesi gün daha da alta itebiliriz mesela, hatta bir ertesi günde de elimizi tekrar uzatabiliriz, dibe ittiğimiz insana. Bunu yaparken de kişisel bir kaygımızın olmadığının bilinmesini isterim toplumsal yararlar ve çıkarlar doğrultusunda işimizi yaptığımızın bilinmesini isteriz. Şunu çok net öğrendim ki İstanbul’da spor camiası gerçekten gerçek gazetecilerle muhatap olamamış yıllarca. Geçenlerde yazdığım bir yazımın en sevdiğim bölümüne dokunmadan yinelemek isterim, “Gazeteci kin gütmez. Bugün göklere çıkardığını yarın boşluğa düşürebilir, ertesi gün tekrar el uzatabilir. Bunları yaparken bazen kişisel kaygılarla hareket etmiş olabilir ama esas olan toplumsal yararlardır. Bunun için bazen çarşıda bazen karşıda olmak gerekir. Her şey enseye tokatla halledilmez arada bir parmak göstermek iyidir” demiştim. İyi de demişim. 

Toplumsal bir kurumda başkan kadar yönetim kurulu üyelerinin de varlığı önemlidir. Yönetim kurulu üyelerinin yaptıkları kurumu dolayısıyla da başkanı bağlar. Kurum içinde yapılan bir davranıştan direkt olarak başkan sorumludur. Bu davranışı o yönetim kurulunun ikinci başkanı yapsa dahi sorumlu başkan ile birlikte tüm yönetimidir. İASKF’de yaşanan olayın derinine ve detayına girmek istemiyorum.

O anki durumda biri bir hata yaptı bizde basın olarak ortak tavrımızı ortaya koyduk. Bu son derece normal bir olaydır aslında fazla da büyütmemek gerekir. Kişinin bize olan davranışı ve bizim davranışa karşı verdiğimiz karşı davranış etki ve tepkidir.

Bir takım yaşanan olumsuzlukları ise o kuruma topluca mâl etmek ise hata olur. Durum bu şekilde ele alındığında ki alınmalıdır o zaman yapıcılıktan bahsedebiliriz. Yapılan bir hataydı ve bizlerde bu hataya topluca tepkimizi sunduk. Bundan sonra köprülerin atıldığı da akla gelmesin. Köprülerin atılması için daha büyük geri dönüşü imkansız hataların yapılması gerekir. Şu da asla unutulmamalıdır ki Sayın İASKF Yönetim Kurulu üyeleri nasıl ki sizin de bir eşref saatiniz varsa, bizde insanız bizim de kendimize göre bir eşref saatimiz vardır.  Bizleri sevdiğinizi biliyoruz, bizlerde sizleri seviyoruz. Her ne kadar sizin kadar çılgın değilsek de kendimize göre çılgınlığımız mevcuttur. Ayağınızın altının ve tepenizdeki çatının camdan olduğunu unutmayalım aynı şekilde bizlerinde ayağının altı ve çatısı camdan birine taş atarken nerenin ne zaman kırılacağından asla emin olamayız.

Saygılarımla


YAZI: ENGİN AKIN
 

4 yorum:

Ogün KOCA dedi ki...

Tebrik ederim Engin Akın , özü sözü bir kalemsin.
ALLAH yolunu açık etsin.

Ogün KOCA

SinanKolcu dedi ki...

Bir gazeteci olarak yazdıklarınıza aynen katılıyorum.

CEMALETTİN İNANÇ dedi ki...

GAZELECİLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN.YAZILARINIZI BEĞENEREK OKUYORUM BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLERİM.CEMALETTİN İNANÇ

ARBEDELİYİZ dedi ki...

Engin hocam gazeteciler günün kutlu olsun.içindeki duyguları dışa vururken neşeni kaybetmeden yaptığın her hamle gazetecilik yaşantında hızla yükselerek, izleyicilerin ve taraftarların gönüllerindeki yerini almıştır.

Tuzla FSK üç puanı üç golle aldı

İstanbul 1. Amatör Lig 13. Grup maçında üst sıraların iddialı takımlarından Tuzla Futbol Spor Kulübü, Koşuyoluspor engelini 3 golle aşarak y...