Amatör Liglerde en büyük sorun hiç şüphesiz ki bilinçsiz ve cahil futbolcular veya taraftarlardır. Kuralları uygulayan Hakemlere saldırmak, darp etmeye kalkmak ve öfkesini Hakemden çıkartmaya çalışmak aciz insanların işidir. Sürekli okursunuz, “kart gördükten sonra Hakeme saldırdı” ya da “alınan mağlubiyetten sonra taraftar sahaya indi ve Hakeme saldırdı” gibi haberleri. Hep mi Hakemler suçlu? Hem suçlu bile olsalar savunmasız bir Hakeme saldırmak kişiye ne kazandırır?
Bir Hakemin başından geçenler...
2006 yılı Haziran ayının ortaları, Beyoğlu Belediyesi Sütlüce Sahası… Bir Köy Derneği Futbol Turnuvası. Hakem, Perşembe günü bültende maçına bakıyor, Falanca İlin Filanca İlçesinin Köyler Arası Dostluk Futbol Turnuvası. Turnuvanın adı dostluk sadece, etkinlikte pislik ve adilik hak getire… Kim daha çok kuru gürültü yaparsa hep o kazanıyor! Saat 17’de Hakem, 19’da Yardımcı Hakem. Hakem, daha önce hiç gitmediği bu turnuva hakkında bir hafta önce görev yapan bir arkadaşını arıyor. Aldığı cevap; “İmkanın varsa o maçları iade et, orada Hakemlik yapılmaz, laf anlamayan, kurallardan habersiz bir yığın kişi var” oluyor.
2006 yılı Haziran ayının ortaları, Beyoğlu Belediyesi Sütlüce Sahası… Bir Köy Derneği Futbol Turnuvası. Hakem, Perşembe günü bültende maçına bakıyor, Falanca İlin Filanca İlçesinin Köyler Arası Dostluk Futbol Turnuvası. Turnuvanın adı dostluk sadece, etkinlikte pislik ve adilik hak getire… Kim daha çok kuru gürültü yaparsa hep o kazanıyor! Saat 17’de Hakem, 19’da Yardımcı Hakem. Hakem, daha önce hiç gitmediği bu turnuva hakkında bir hafta önce görev yapan bir arkadaşını arıyor. Aldığı cevap; “İmkanın varsa o maçları iade et, orada Hakemlik yapılmaz, laf anlamayan, kurallardan habersiz bir yığın kişi var” oluyor.
Dayak geliyorum diyor…
Hakem maça gidiyor, yanında, Hakemlik hayatının ilk maçına çıkan çok acemi bir Yardımcı Hakem ve Hakemliğine güvenmediği ancak insanlığını sevdiği bir başka Hakem daha var. 17’de başlayan bu maçı hikayemizin kahramanı olan Hakem yönetiyor, o maçta karşılıklı takımlardan iki oyuncuyu farklı dakikalarda oyundan ihraç ediyor. Ve o maçı bitiriyor Hakem, ancak maçı bitirirken kılık kırk yarıyor, ihtar verdiği oyuncuların yüz ifadelerini görmemek için o esnada yüzlerine bakmıyor, ihraçları ise futbolculara en az 3 metreden veriyor ki, futbolcu koşup saldırırsa hemen önlemini alsın.
İkinci maç başlıyor, anlattığımız Hakem bu sefer Kıdemli Yardımcı. Ancak zaten Hakemliği zayıf olan ikinci maçın Hakemi, Kıdemsiz Yardımcı Hakemin de çomak sokması ile henüz 20. dakikada maçın yarım kalacağının ve Hakemlerin saldırıya uğrayacağının sinyallerini veriyor.
İlk maçı yöneten, ikinci maçın Yardımcısı olan arkadaş, Hakem’i yanına çağırıyor, “sakatlanmış numarası yap, maçı bana bırak, yoksa hepimiz dayak yiyeceğiz” diyor ancak Hakem ısrarlı, “olmaz, sen yorgunsun” diyor. 42. dakikada Kıdemsiz Yardımcının hatalı bir bayrağı ile saha karışıyor ve oyun duruyor. Anlattığımız arkadaş, Hakemi yine yanına çağırıyor, “ilk devreyi bitir, içeri girelim” diyor.
İkinci devrede aynı şeyler devam ediyor. 80. dakikada, maç 1-1 devam ederken, o ana kadar pislik yapmaktan başka bir şey yapmamış olan ve futboldan habersiz olan köy takımın çok şerefli mensupları Hakemi saha içinde kovalamaya başlıyorlar, tepkilerin odağındaki Hakem kaçıyor, Kıdemsiz Yardımcı da onun peşinden kaçıyor. Tek kaçmayan var, anlattığımız Hakem. Sütlüce sahasında soyunma odası tarafındaki ceza alanının önünde duruyor bizim Hakem, arkadaşlarının kaçmasını sağlamak için ellerini iki yana açıyor ve “yapmayın” diyor. Arkasına bakıyor o anda, sarı forma giymiş Hakem arkadaşlarının soyunma odası kapısına kadar gittiğini görüyor ve tebessüm ediyor… Ancak gözü dönmüş, insanlıktan çıkmış, kişilik erozyonuna uğramış şeref ve haysiyet yoksunları, önce Hakemin önündeki Saha Komiserine vuruyorlar, sonra da arkadaşlarının kaçmasını sağlamak için duran Hakem’e…
Hakem ilk fırsatta kaçacağına, delikanlılık yapıyor
Hakem o anda çok ciddi bir hata yapıyor, kendisine saldıranlara bayrağı ile vurmaya başlıyor. İlk anda 2 hayvanı engellemekte başarılı olan Hakem, arkasından sinsice gelen diğer hayvanı görmüyor ve kafasına aldığı darbe ile yere düşüyor. Sonrasında Hakem yerde iken, karnına ve kafasına çok sayıda tekme darbesi almaya devam ediyor Hakem.
Hakem o halde bile yerden kalkıyor, sendeleyerek, ağzından ve burnundan kan geldiği halde soyunma odasına gidiyor. Arkadaşlarını görüyor içeride, onlar kaçmayı başarmışlar, seviniyor Hakem. “yediğim dayak bir işe yaradı diye düşünüyor” Ancak içeride günün 3. maçına çıkmak için bekleyen ve kramponunu boyayan diğer Hakemleri görüyor, siz diyor, “ne yapıyorsunuz? Benim halimi görmediniz mi, ben bu halde iken siz nasıl bu turnuvada görev yapacaksınız?”
Polisler geliyor, Hakem şikayetci olduğunu bildiriyor. Hakeme saldıran Köy takımının tüm oyuncuları Polis arabasına bindiriliyor, Hakem ayrı araba ile Kulaksız Karakolu’na gidiyor. Burada Polisler Hakemlere yardımcı oluyorlar ve Hakemi Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürüyorlar. 15 gün iş göremez raporu alıyor normal mesleği Devlet Memuru olan Hakem. Yanında da dayak yediği turnuvanın Komite Başkanı var. Adam, “bunlar bizim turnuvada sürekli oluyor dedikten sonra ilave ediyor, "bir şey olmaz, bizim vurduğumuz yerde gül biter…" Araba galerisi sahibi olduğunu söyleyip, Hakeme kartını vermek istiyor, Hakem “kartın senin olsun” diyor. Bu sefer de adam Hakemin cebine o zamanın parası ile 250 TL koymaya yelteniyor, bunu da kabul etmiyor Hakem, “paran da senin olsun” diyor.
Dayak yemeyen iyi Hakem olamaz
Ve sonra… Hakem bir gün sonra o zamanın MHK İstanbul Sorumlusu Orhan Erdemir’in iş yerine gidip, aldığı darp raporunu sunmak istiyor, aldığı cevap ise, “Orhan ağabeyimiz, Hakemlerin iş yerine gelmesini istemiyor” oluyor. Tamam diyor Hakem, o zaman sen gel, raporu al sen götür diyor muhatabına… Aynı gün Klasmana terfi için koşular var Burhan Felek Atletizm Pistinde.
Hakemi Perşembe günü İstanbul İl Hakem Kurulu Başkanı İsmet Cengiz arıyor, “geçmiş olsun kardeşim” diyor. Telefonda konuşurken cep telefonu çalıyor İsmet Cengiz’in. Arayan şahıs yeni İl Hakem Kurulu Başkanı olması sebebiyle İsmet Cengiz’i tebrik ediyor. Hakem diğer telefonda tüm bu konuşmalara şahit oluyor, “enkaz devraldık diyor İsmet Cengiz, zamansız oldu Kurul Başkanlığımız, bir dünya sorun var diyor, bak Hakemin birisini daha dövmüşler, bir de böyle boş işlerle uğraşıyoruz” diyor İl Hakem Kurulu Başkanı. O telefonu kapatıp, Hakeme dönüyor ve diyor ki, “evladım geçmiş olsun, dayak yemeyen iyi Hakem olamaz, biz senin arkandayız, o turnuvaya Hakem göndermiyoruz”…
Hocam gel, seni döven takım maç yapıyor
Hakem içinden “ulan helal olsun İsmet Cengiz’e delikanlı adammış, bu adam Kurul’a yeni gelmiş, biz dayak da yesek Hakemliğe devam edelim, hem Kurul bize sahip çıktı, değer verdi” diye düşünüyor içinden.
Pazar günü, olayın baş aktörü olan Hakem evinin yakınlarındaki bir sahada Lig maçı izliyor. Bir telefon geliyor, sevdiği bir Hakemden, “Sütlüce’ye gel, seni döven takım maç yapıyor” diyor telefondaki ses.
Hakem hemen otobüse biniyor, 20 dakikada Sütlüce’de… Hakikaten aynı takım sahada. Satıldık diyor Hakem, hani bu turnuvaya Hakem gitmeyecekti…! Bir de pankart var tribünde, “spor sevgi barış ve kardeşliktir. Yalancının anasını avradını, cümle geçmişini diye başlıyor sövmeye bizim Hakem.
Seni mi düşünelim, Derneği mi?
Pazartesi günü İl Hakem Kurulu’nun bir Üyesini arıyor Hakem. Neden o turnuvaya Hakem gönderdiniz? diye soruyor! “Seni mi düşünelim Derneği mi?” diyor İl Hakem Kurulu Üyesi… Bu derneğin bir dünya masrafı var, sen dayak yediysen ne olmuş, başka Hakem mi kalmadı diyor. Ona da küfrediyor Hakem. Hepiniz aynısınız diyor. Siz beni sattınız, sizin insanlığınız bu kadarmış diyor.
Sonra düşünmeye başlıyor Hakem ve “bu oyunda herkes piyon. Tezgah o kadar ustalıkla çalıştırılıyor ki, elinizden izleyici olmaktan başka bir şey gelmiyor” diye düşünüyor.
Olay bu. Bu sadece bir örnek. Pazar günü bu Hakem beni aradı. Bunları yazar mısın? dedi. Şimdi ne iş yapıyorsun dedim, “Hakemliği bıraktım, Hakem Camiasında herkesin ayağının altında sabun vardır” dedi. Hakemler Allah’a emanet maç yönetiyorlar dedi. Yaptıkları çok zor bir iş, karşılığını da alamıyorlar, bir de üstüne Kurul Üyelerinin kaprisleri ile uğraşıyorlar dedi. Bunları da yazarım dedim. Bir takım bilgiler temin ettim. Bunu da yazacağım, hangi Kurul Üyesi ikamet ettiği semtin takımının maçında gözlemci oluyor, onu yazacağım. Hakemler ne istiyor, ne bekliyor, onu da yazacağım. Sonuç olarak Hacivat cefa çekiyor, Karagöz sefa sürüyor…
Bu ülkede Hakemlik yapılmaz
Hakem bir karşılaşmayı, bir oyunu belli bir kurallar bütününe uygun olarak, gerektiğinde kuralları da yorumlayarak yöneten kişidir. Ancak bizim ülkemizde Hakemlerin Kulüplerin, futbolcuların ve izleyicilerin gözünde hiç kredisi yok, en ufak hatalarında adamlara terörist gibi bakıyoruz.
Beyler, maçı değil de Hakem'i takip edecekseniz, önce sahadaki 22 kişinin ne kadar doğru yaptığına bakacaksınız. Takip edin, bu işten bir dünya para kazanan futbolcular bir maçta ortalama kaç tane pası doğru, kaç tane pası hatalı veriyorlar. Antrenörler bir taç atışı yüzünden Hakeme küfür edebiliyor, peki onlar yaptıkları hatalara neden bakmıyorlar? Burada amaç Hakemi tribünlere satmak ise bunu en iyi biz yapıyoruz, bundan eminim. Hakemin kaç doğru düdük, kaç yanlış düdük çaldığını sayanlar bir de kendilerine baksalar ne güzel olacak her şey.
Beyler, maçı değil de Hakem'i takip edecekseniz, önce sahadaki 22 kişinin ne kadar doğru yaptığına bakacaksınız. Takip edin, bu işten bir dünya para kazanan futbolcular bir maçta ortalama kaç tane pası doğru, kaç tane pası hatalı veriyorlar. Antrenörler bir taç atışı yüzünden Hakeme küfür edebiliyor, peki onlar yaptıkları hatalara neden bakmıyorlar? Burada amaç Hakemi tribünlere satmak ise bunu en iyi biz yapıyoruz, bundan eminim. Hakemin kaç doğru düdük, kaç yanlış düdük çaldığını sayanlar bir de kendilerine baksalar ne güzel olacak her şey.
Hakemlik bu ülkede en son yapılacak meslektir. Kaldı ki Hakemlerin hemen, hemen çoğunun bir mesleği vardır. Düşünün en kötüsü Lise mezunu. Ancak Hakemlerin saygınlığı maalesef hiç yok. Hakemliğe başlarken tüm Hakemlerin bir hayali vardır. Hepsi, Süper Ligde maç yönetmek ister. Ancak şartlar o kadar zordur ki, 10 sene yapanlar şanslı kabul edilir.
Ayrıca Hakemlik, yazılı testler, atletik testler, mülakatlar ve antrenmanlar arasında bir koşuşturmadan ibarettir. Futbol oyununda en zor karakterdir. 22 futbolcu yetmez, Antrenör ve seyirci sürekli Hakemin hata yapmasını bekler. Durmadan hakaret edilir, aşağılanır ve darp edilirler. Ağzından çıkan bir kelime üzerine on ilave edilir, futbolcuya, “hadi oradan” dersin, futbolcu bunu “anama küfretti” diye değiştir. Git dersin, “s… git olur.
Çağdaş Altay ve Mert Güzenge’ye geçmiş olsun
Geçtiğimiz hafta İstanbul Süper Amatör Liginde oynanan Anadolu Hisarı-Çeliktepe maçında Hakem Çağdaş Altay’ın aldığı darbe ile burnu kırıldı. Emlakbank-Küçükpazar maçı ise Hakem Mert Güzenge’ye bir futbolcunun saldırısı sonrası yarım kaldı. Emlakbank-Küçükpazar maçını izleyen Hakem camiasından bir arkadaşımız anlatıyor; “ben böyle rezillik görmedim, futbolcu vuruyor ama hırsını alamıyor, gidiyor tekrar geri dönüyor yine Hakeme vuruyor…”
Şimdi İstanbul İl Hakem Kurulu ve İstanbul Futbol İl Disiplin Kurulu’nun neler yapacağını hep birlikte izleyeceğiz. Umarım bu olaylar da geçmiş yıllarda olduğu gibi ufak cezalar ile geçiştirilmez.
Hakemler tepkisini göstermeli
Ayrıca Hakemlere tavsiyem, U-12 maçı dahi olsa mutlaka güvenlik isteyin. Yoksa çıkmayın maçlara. Sizi kimse korumaz, siz kendi önleminizi kendiniz alın. Sakın ola ki, “benim maçımda olay olmaz ya da bu maçın iddiası yok, bir şey olmaz” demeyin. Bütün olaylar iddiasız maçlarda oluyor.
Tepkinizi gösterin, bir Hakem dayak yemiş ise maçlara çıkmayın, o takımın maçına çıkmayın. Protesto edin, kimden çekiniyorsunuz, kimden korkuyorsunuz? Sakın ola, ben de bu eyleme katılırsam, hedef olurum diye düşünmeyin. Zaten kimlerin yükseleceği ve kimlerin yükselemeyeceği belli. Bu hesapları boş verin. Birlik olursanız kimse kılınıza bile dokunamaz. Hakemler olmadan bu maçlar oynanmaz. Bir araya gelin tepkinizi gösterin. Derneğimiz var demeyin, her şeyi Derneğe bırakmayın. Örgütlenin ve bu mağduriyete bir son verin. Bugün Çağdaş ve Mert yarın Ali ve Ahmet. Bu işlerin sonu yok arkadaşlar.
Yolda size selam dahi veremeyecek insanlar, maçlarda yapmadığını bırakmıyorlar. Hakemler kurbanlık koyun değildir. Cumartesi günü bir tane Süper Amatör Lig maçı izliyorum. Mağlup durumda olan takımın Yöneticisi olduğunu anladığım şahıs, Hakeme aynen şunları söyledi; “Hakem, senin ben bebeğini …
İşte biz Kulüplerimizi böyle insanlara teslim ettikten sonra bu ülkede daha çok Hakem dövülür.
Hakemler şunu unutmasınlar: En büyük, en namlı zalimler bile, en alçak insanlar bile, karşılarında cesur, kararlı ve sakin birilerini gördüler mi, korkarlar. Onlar karşılarındaki insanın yıldığını, korktuğunu ve umutsuzluğa kapıldığını görmek isterler. Onların aradığı, gözyaşı, yalvarma ve çığlıklardır… Sakın buna izin vermeyin. Ve unutmayın asla yalnız kalmayacaksınız. Biz her zaman sizlerin yanında olacağız.
YAZI: BURAK KURTULUŞ

Sevgili Burak Kurtuluş Gerçekten Eline Sağlık Yazı İçin. Türkiye'deki En Derin Konuya El Atmışsın. Keşke Bu Hakem Camiasının Başındakilerde Senin Gibi Düşünseler. En Son Örnek Bünyamin Gezerde Görüldü. Yusuf Namoğlunun Yüzüne Karşı Haklısın Oğlum diyerek, Programlara Çıkıpta Hatalı Olabilir Kararı Dediği Bir Ülkedeyiz. Yazıklar Olsun Bu İki Yüzlü İnsanlara. Bu Haftaki Olaylarda Yaralanan Hakemlere Çok Çok Geçmiş Olsun Ve Haklarını Sonuna Kadar Arasınlar. Bence Futbolculara Yada Kulüplere Pek Ceza Gelmez Araya Birileri Kesin Ve Kesin Girer. Olan Hakeme Olur Olay Burda Kapanır.
YanıtlaSil