Çarşamba, Ekim 27, 2010

Burak Kurtuluş'la 8. haftaya bakış (1. Kısım)



HER NETİCE, BİR SEBEP TARAFINDAN ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞTIR.  SEBEBİN OLMADIĞI YERDE NETİCE DE YOKTUR.

İstanbul Süper Amatör Lig’de sekizinci haftaya geldik. Bu haftaki yazıma bir Kızıldereli duası ile başlamak istiyorum: “Ey Büyük Ruh; Beni, iki hafta birinin yerine geçmedikçe, onu yargılamaktan ve eleştirmekten esirge.”
Geçtiğimiz hafta maç yorumlarını yapamadık. Sebebi ise zaman darlığımızdır. Ancak bu enteresan ligde maç sonucu vermek; güneşe koşmak gibidir. Düşünün ki bir takım, deplasmanda oynadığı halde, rakibini 30 dakika sahasından çıkartmıyor ancak maç sonunda skora baktığınızda tarihi bir fark yediğini görüyorsunuz. Bizim ligimizde her şey günlük, her şey futbolcularının o günkü dinçliğine, duygusallığına ve halet-i ruhiyesine kalıyor. Bu ligde maç tahmini vermek, dünyanın en aptalca işidir. Ve biz bu aptalca işi yapıyoruz.
Öyle bir milletiz ki; herkesin kendimizden en iyi şekilde bahsetmesini istiyoruz. Kimse bizi eleştirmesin, kötü yanlarımızı açıklamasın, ancak yaptığımız bir iyilik var ise bunu ballandıra, ballandıra anlatsın istiyoruz. Hiç kimse gerçeklerle yüzleşmek istemiyor. Bazıları da var ki; Kalplerinin çok temiz olduğunu, kimsenin kötülüğünü istemediklerini, herkese eşit yakınlıkta ve çok adil olduklarını, kimsenin malında, mülkünde, koltuğunda gözleri olmadığını söyleyerek 'iyi insan ve çalışkan yönetici' olduklarını ispata çalışma gayreti içine giriyorlar. Dilencilere sadaka verdiklerini, komşuya helva ikram ettiklerini, senelerce bizler için gece gündüz çalıştıklarını, insanlara ve insanlığa hizmet ettiklerini anlatıyorlar. Ancak; “benim bir hesabım var; bunun için bunları yapıyorum” demiyorlar.
En büyük zafiyetimiz ise haklının ve doğrunun yanında değil de güçlünün yanında yer alma mantığımızdır. Maalesef bizler için birilerinin haklı olması ve de doğru şeyler söyleyip çözüm sunması hiçbir şey ifade etmiyor. Güçlüden yana oluruz sürekli. Bazen korkumuzdan, bazen de çıkarlarımızdan dolayı. Halbuki, haksız ve yanlış olduğu halde güçlüden yana olmak bizi bataklığın dibine sürükleyen büyük bir hastalıktır. Bu gibi insanlar, görünüşte bazı başarılara imza atsa da gerçekte bunlar kendisi, milleti ve yönettiği Kurum adına asla bir başarı değildir.

Orhan Yarımdağ’ı tanır mısınız?
Geçtiğimiz hafta sonu, Pazar sabahı, evden çıktım; bir-iki maç izleyeyim dedim. İlk uğradığım yer olan, Alibeyköy Parseller Sahası'nda, Öz Alibeyköy-Yeni Öz Kartal takımlarının U17 takımlarının maçı vardı. Maçın Hakemi de benim çok sevdiğim Orhan Yarımdağ idi. Hakemlerin taktığı lakabı ile Orhan Baba’yı izledim 25 dakika civarı. Çok da hoşuma gitti Orhan ağabey. 20 yaşında bir genç kadar koşuyordu. İşini çok sevdiğini hemen anlardı biraz dikkatli takip eden. Futbolculara, “kardeşim” diyerek hitap ediyor, kimi zaman yanaklarını okşuyor, kimi zaman da babacan bir şekilde hafiften azarlıyordu. Ancak en çok Yardımcı Hakemleri olan diyaloguna baktım Orhan ağabeyin; her pozisyonda genç yardımcılarını onore etmeye çalışıyordu.
Orhan Yarımdağ, 1970 Kilis doğumlu. Futbola 11 yaşında Kilisspor’da başlamış. Kilis Ticaret Lisesi Mezunu. Kilisspor’da 10 sezon aralıksız oynamış, 2 yıl da Kilis Belediyespor da Profesyonel futbol oynamış. Hakemliğe, 1997 yılında Kilis’te başlamış, 2001 yılında İstanbul’a gelmiş ve İstanbul Milli Eğitim İl Müdürlüğü'ne bağlı, Kağıthane İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Memuriyet görevine başlamış. Halen bu Kurum da, Şube Müdürü olarak görev yapıyor. Orhan ağabeyin 4 çocuğu var, 3’ü kız, bir tanesi de erkek. İç dünyası ile barışık, topluma faydalı bir insan Orhan Yarımdağ. Aynı zamanda çok iyi bir aile babası. “Pazar sabahı hastaydım ancak maçı iade etmek bana yakışmazdı” diyecek kadar da görevine bağlı bir insan. “Bacaklarım beni yolda bırakana kadar da Hakem Camiasına hizmet etmeyi düşünüyorum, ben spor yapacağım ki; çocuklarım beni bu konuda da örnek alacaklar ve dördü de iyi bir sporcu olacak” diyebilecek kadar da spor aşığı bir insan. Ayrıca maç seçmeyen, her maça aynı ciddiyetle hazırlanan ve işini en iyi şekilde yapmaya çalışan bir futbol gönüllüsü olan Orhan ağabeye, başarılar diliyorum ve Orhan Yarımdağ gibi topluma faydalı, başarılı fertlerin çoğalmasını can-ı gönülden diliyorum.

O, filancanın adamıydı!
Pazar sabahı ikinci durağım Sultangazi Seyit Ateş Stadı oldu. Küçükköy-Muratpaşaspor U17 maçını, ardından da Zara Ekinli - Öz Fatih maçını izlemek istiyordum. GOP Bağlarbaşı-Yeni Güneş maçını biraz izledim, Hakemi hiç beğenmedim. Sanıyorum, Hakemliğe yeni başlamış birisiydi. Küçükköy-Muratpaşaspor maçının hakemi ise Bülent Sağıroğlu gözüküyordu. Bülent Sağıroğlu’nu sahanın dışında gördüm, biraz sohbet etme fırsatımız da oldu. Severim ben Bülent’i. Doğru, dürüst ve üstün ahlak sahibi bir insandır. Orhan Yarımdağ’ı anlattım birkaç satır da Bülent için yazayım: Bülent Sağıroğlu; 1973 İstanbul doğumlu. Aslen Sivas Divriğili. Fişekspor, Dobruca ve Eyüpspor Amatör takımda futbol oynamış. Açıköğretim Üniversitesi’nde halen öğrenci. Ata isminde bir evladı var. 2001 yılında Kavacıkspor’da şimdiki Dobruca Başkanı Sayın Adnan Durmaz ile birlikte Antrenörlük yaptı. Sonrasında Hakemliğe başladı Bülent Sağıroğlu. İlhan Erdem’in TFFGD İstanbul Şubesi Başkanı olduğu zaman, Yedek Üye sıfatıyla başarılı görevlerde bulundu. Bülent’e sorduğumda, Hakem Camiası için bir şeyler yapmaya çalıştım diyor. Ben de ekliyorum, geçmişte yaptığın iyi çalışmaların cezasını elbette sen de çekeceksin. O, her ne kadar, “bu camianın bir mensubu olmaktan gurur duyuyorum” dese de ben bir kırılganlık hissettim konuşmalarında.
Bülent Sağıroğlu, Bir hafta önce Göktürk-Kartal Bulvar, Süper Amatör Lig maçında, duyumlarımıza göre çok iyi bir yönetim göstermiş, bu maçta ikisi rakip takıma olmak üzere 3 penaltı vuruşuna karar vermiş, Yardımcıları maça çok iyi motive etmiş, onlardan en iyi şekilde yardım almış, ayrıca ev sahibi takımdan iki futbolcuyu, birbirleriyle kavga ettikleri için müsabakadan ihraç etmişti. O maçın Gözlemcisi Musa Kazım Bölükbaşı, Bülent Sağıroğlu’na 8.5 gibi yüksek bir not vermiş, Yardımcılarına da 8.3 puan vermişti. Bu trionun bu hafta da Süper Amatör Lig maçı yönetmesi gerekirken, İstanbul İl Hakem Kurulu Üyeleri, herhalde, “siz geçen hafta çok koştunuz, çok yoruldunuz” diyerek, kendilerine U17 maçı vermişler. Gerçi, Bülent Sağıroğlu benim izlediğim dakikalarda çok iyi maç yönetti. Ancak haftaya kendisine U-15 maçı verirler diye düşünerek Stattan ayrıldım.
Bülent Sağıroğlu’nun suçu; sözüm o’na “filancanın adamı” olmaktı. Ben kimsenin adamı olmadım, Camiaya hep bağlı kaldım, ne görev verirlerse yaptım ve yapmaya da devam edeceğim dese de, o da biliyor ki suçu, İlhan Erdem’in Dernek Başkanı olduğu Kurulda başarı ile görev yapmaktı. İlhan Erdem demiş iken, şunu da hatırlatma gereği duyuyorum, İlhan Erdem tüm Hakemlerin sevdiği, saygı duyduğu, üstün karakterli, çalışkan, adaletli ve liderlik vasıfları olan nitelikli bir kişidir. O’nun da suçu maalesef Dernek Başkanlığı yapmış olmasıdır.

Hakem kıyafetleri ve maç öncesi ve sonrası tavırları…
            Bizim Amatör Hakemler maalesef şu aralar rengarenk giyinmeye başladılar. Kimisi hava için, kimisi de malzeme sorunundan dolayı başka başka giyiniyorlar. Hakem Derneği’nin bu kıyafet sorununa acilen bir el atması gerekir. Koncu Diadora, şortu Adidas, forması ise Umbro giyinen Hakemler bir anda türemeye başladı. Ne renk uyum var ne de görüntü güzelliği. Futbolcuların aklına, “yine bir tane Hakem gelmemiş, bir yerden başka birisini çağırmışlar” düşüncesi geliyor. Ben futbolcu iken, Hakemin kıyafetini dikkatle incelerdim, saç ve sakal traşına bakardım, Hakemin yüzünün tepkisine bakardım. Ayakkabısından formasına kadar incelerdim Hakemi. İyi giyinmiş ise, “tamam bu adam işine önem veriyor, belli iyi Hakem” derdim. Şortu çamur, koncu yırtık, forması ütüsüz ise, “bu adam bu maçı yönetemez” derdim.
            Şimdi bu Deplasmanlı Amatör Lig çıktı ya, adam U17 maçına, Federasyonun verdiği forma ile çıkıyor, turuncu giymiş Hakem ile kırmızı giymiş Yardımcı Hakemler pek de güzel duruyorlar! Ancak iş formada ve kokartta değil, maç yönetmede. İkinci dakikada saçma bir penaltı verirsen, adam sana der ki; “artist gibi farklı giyinmesini biliyorsun da bir de Hakem olabilsen ne güzel olacak!”
            Hakem olacak adam, her şeyiyle örnek olacak. Kılığı ile kıyafeti ile de örnek olacak elbette. Hakem, maça gelişi ile ve Stattan ayrılması ile de örnek olacak. Çekirdek yiyerek maça gelinmeyeceği gibi, maçtan çıkar çıkmaz, elinde telefon; “Lan Ahmet, Eintracht Frankfurt - Schalke maçı üst bitti mi totoş?” demeyecek Hakem adam. İstediği cevabı alamayınca da, futbolcuların yanında olduğu halde, “Vay ben onların bilmem neresini tıklayayım, 50 milyonum gitti o puştların yüzünden, bugün yine bedavaya maç yönettik” demeyecek Hakem adam.

Kulüpler maça geç kalınca maç tehir oluyor da
Hakemler geç gelince ne olacak?

Türkiye Futbol Federasyonu sezon başlamadan önce, tüm ligler için bir statü yayınlar ve Kulüplerin uyması gereken zaman dilimlerini açıklar. “Müsabakaların belirlenen sahalarda, ilan ve tebliğ olunan saatlerde başlaması şarttır.” diye açık, açık ilan eder Türkiye Futbol Federasyonu. Mesela buna göre, Spor Toto Süper Lig’de, Temsilcilerin ve Hakemlerin, Stada, maçın başlamasına en az 120 dakika önce gelmesini ister. Takımların ise, Stada, maçın başlamasına en az 90 dakika önce gelmesini ister. Dördüncü Hakemin, her iki takımdan oyuncu isim listelerini, lisansları ve forma, şort ile tozluk örneklerini maçın başlamasına en az 60 dakika önce teslim almasını ister. Maçın başlamasına en az 45 dakika önce, Hakemlerin ve takımların ısınmak için oyun alanına çıkması ister. Hakemlerin maçın başlamasına en az 25 dakika soyunma odalarına dönmelerini ister ve saire. Türkiye Futbol Federasyonu maçın başlamasına en az 7 dakika kala takımların ve hakemlerin oyun alanına çıkması, giysi ve gereçlerin kontrolünü ister. Türkiye Futbol Federasyonu bunları ister de Kulüpler maça geç kalınca ya da maça gelmeyince, oynanmayan maçın Hakem, tesis, görevli ve diğer masraflarını da ister. Hakemler oynanmayan maça para alamaz ama olsun Türkiye Futbol Federasyonu, Hakem parası diye bunu da ister.

Buraya kadar sanıyorum anladık. Pekala, Kulüpler maça 5 dakika geç kalsa, maç oynamaz da Hakemler maça 45 dakika geç kalınca ne olacak? 5 dakikadan bir şey olmaz demeyin. Bizzat benim başıma geldi. 2 yıl önce, Sefaköy Kartal Stadı'na Cumartesi sabah 9’daki şampiyonluk maçına gittik. Bir futbolcum uyuya kalmış, bir diğeri evden zor kaçmış, Kulüp görevlisi suları almayı unutmuş, Kulüp servisçiye haber vermemiş ve saire. Yolu da kaybettik, 9’daki maça 9.05’te gittik. Esame listemiz bilgisayarda yazılı, futbolcularımız giyinmiş halde ve ben, Hakeme rica ettim; “Hocam, biz hazırız, şampiyonluk maçı oynayacağız, çıkalım oynayalım.” Ancak Hakem efendi, beni sevmeyen bir yerden o zaman talimat almış, ben bunu sonradan o kişinin bizzat kendisinden öğreniyorum. “Oynatma maçı” demişler o’na. “Elinden gelen her türlü zorluğu yap” demişler. Hakem elinden geleni yaptı, Yardımcıları da ses çıkartamadılar, o zaman iki maç daha fazla alalım diye. Oynayamadık biz o maçı, bir de üstüne ceza talep edildi de, İsmail Ongün ağabeyimiz sağ olsun, bize yol gösterdi, yardımcı oldu. İspatladık maça gittiğimizi ve 350 TL cezadan yırttık. Gerçi şampiyonluk gitti ama giderse gitsin, kimin umurunda. Bir Hadisi Şerif’te Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu: Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır. Bakara Suresi’nde ise Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:  “Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” İşte o gün Burak Kurtuluş sahne almaya başladı. Ve bu yüzdendir ki; tüm vaktini ve zamanı bu işlere ayırıyor. Benim o zaman canımı yaktılar, 14 yaşındaki futbolcularımı ağlattılar ve hakkını yediler, biz şimdi başkasının hakkını yedirmemek için uğraşıyoruz.  

Hakemlere saldırılar devam ediyor

Bu hafta sonunda birçok maçta maalesef Hakemlere saldırılar olmaya başladı. Bunlardan bir tanesi Namık Sevik Stadında oynanan Fatih Vatan Lisesi - İgdaş maçı 1. Amatör Lig maçı, bir diğeri ise Nurtepe’deki Nurtepe-Avcılar Belediye Süper Amatör Lig maçı. Fatih Vatan Lisesi maçında Hakem kardeşimiz kendisini korumayı başarmış bir şekilde (!) Çevik Kuvvet’te Polis Memuru olunca haliyle antrenmanlı oluyor insan. Ancak Nurtepe-Avcılar Belediye maçındaki Hakem kardeşimiz, 17 dakika soyunma odasına girememiş. Başka maçlar da var ancak bizden sır gibi saklıyorlar bu saldırı olaylarını. Millet, “olaysız bir hafta daha geçti” sansın diye kendilerini kandırıyorlar.

Sonuçta bu iki takım da ceza alacak. Fatih Vatan Lisesi’nin oyuncuları ceza alacak, Nurtepe Kulübü de son maçta seyircisinin yapmış olduğu davranışlar yüzünden ceza alacak. 

Bu kadarına da artık söyleyecek bir şey bulamıyorum!

23 Ekim 2010 Cumartesi günü Bayrampaşa Tuna-Levent U17 takımları arasında bir maç vardı. Maç 2-2 beraberlik ile sonuçlandı. Levent takımının genç bir futbolcusu ben, Amaç Şenozan ile birlikte maç izlerken Amaç’ı aradı. Amaç telefonu hoparlöre verdi, karşıdaki çocuk telefonda ağlıyordu. Hakem hakkımızı yedi, bir de bize hakaret etti, falan diyordu. Kapattık konuyu bundan bir şey çıkmaz dedim Amaç’a. Hakemi de dinlemeden ben inanmam böyle şeylere dedim.
Ancak Amaç akıllı adam, bilişim olayında da bayağı bilgili sayılır. Pazar günü akşamı aradı ve o maçı yöneten Hakem’in kim olduğunu söyledi. Mutlu Görgü isminde aslen Kastamonulu genç bir İl Hakemi. Muhtemelen de Üniversite öğrencisi. Yeni Hakemliğe başlamış. Ancak bir konu var ki bu çok önemli. Mutlu Görgü ismindeki genç Hakem kardeşimiz, Bayrampaşa Tuna Lisesi mezunu. İkameti Bayrampaşa’da. Bayrampaşa Kulübü taraftarı ve bu Hakem’e siz Bayrampaşa Tuna’nın maçını yönettiriyorsunuz.
Geçen hafta yazdım, ondan önceki hafta yazdım, 5. hafta da yine yazdım. Bu hafta da yazsam ne değişecek? Biz, bas, bas bağırıyoruz; yapmayın, aynı semtin Hakemini o maçlara vermeyin.  Hata yapıyorsunuz.  Elinizde yeterli sayıda Hakem yok bunu biz de biliyoruz ama ya acil bir Hakem kursu açacaksınız, ya da elinizdeki Hakemleri en iyi şekilde kullanmaya çalışacaksınız. Eğitimsiz ve bilgisiz bazı Hakemleriniz saha saha dolaşıyor haberiniz olsun. Bize, İstanbul İl Hakem Kurulu ile ilgili gelen şikayetlerin haddi hesabı yok. Haydi bazı şeyleri geçtim, biz site olarak; “Hakem Camiasının yanında olalım, destek olalım” diyoruz ama; siz hata yapmaktan hiç geri durmuyorsunuz.  Size, her Hakem’den ikametğah alın demiyoruz ama bir güncelleme yapma vaktiniz gelmedi mi? Yok siz şayet bu konuda güncelleme yapmaz iseniz, bu şikayetler İstanbul’u aşar, İzmir’deki ikamet eden büyüklerinize kadar gider ve sonra onlar bir güncelleme yapmak durumunda kalırlar.

Antrenör kıyımı başladı, sonu hayırlı olsun.

            Profesyonel liglerde olduğu gibi Amatör Liglerde de başarısız olan takımlarda bilet her yıl olduğu gibi bu sene de Teknik Adamlara kesiliyor. Geçtiğimiz sezon Nurullah Sağlam söylemişti; “Başarılı ya da başarısızlık değil, Türkiye’de çok kolay Antrenör kıyımı var.” demişti. Antrenörlüğün kaderidir bu. Başarısızlığı başkasına yüklemenin en kolay suçu Antrenör değişimidir. 20 tane futbolcuyu gönderecek hali yok Kulüplerin. Antrenör kıyımı konusunda Türkiye’de öylesine büyük bir cadı kazanı kaynamaktadır ki, bunun içinde pişmemek mümkün değildir.

Benim bildiğim kadarıyla ilk olarak Gazi Mahallesinde Abbas Yaşar görevinden ayrıldı. Abbas Hocayı, Kazım Karabekir Mevlana’da Sinan Şenol takip etti, peşinden Topkapıspor, Can Cüneyt Ömeroğlu ile yollarını ayırdı. Devamında Dudulluspor’dan Murat Karakuş’un ayrılık haberi geldi. Büyükçekmece Mimarsinan Kulübünden Barbaros Korkmaz’ın istifa haberi geldi. Başkaları da vardı elbette ancak ben bu kadarını biliyorum.  Ligler bitene kadar daha çok istifa haberleri gelecektir kulağımıza.  

Diğer yöne bakacak olursak, işine son verilen çalıştırıcılar, bugün futbol adına kalburüstü insanlardır.  Cebinde bir siyasi partinin kartviziti olmayan, arkasında rüzgarı hissetmeyen, Yöneticinin her lafına “eyvallah” demeyen bizim Antrenörlerimizin kaderidir bu. Ayrıca Amatör Antrenörlerimizin hem ücretleri azdır ve hem de sözleşmeleri olsa bile tazminat ödenmesi gibi bir zorunluluk yoktur. Bir yönetici ile tartışır bizim Antrenör ve bileti kesilir.  O halde bu ülkenin çalıştırıcıları da; güçlenmeli, bilimsel verilerle bilgi donanımlarını artırmalı ve örgütlenmelidirler.

Yerel futbol sitesi olarak, görevini layığı ile ifa eden tüm Antrenörlerimize saygımız vardır. Onlar bu ülkede futbolun gerçek anlamdaki emekçileridir. Bu siteye dahil olduğum günden beri bir hayalim vardı, her hafta en az 10 maçı Teknik Adam gözüyle yorumlatmak. Görevinden ayrılan tüm Antrenörlerimiz şimdi evlerinde daha huzurludurlar. Çocuklarına ve ailelerine daha fazla zaman ayırıyorlardır. Kimisi torunu ile güreşirken, kimisi de çocuğunu parka götürmenin zevkini tadıyordur.  Ancak ben diyorum ki; Yerel futbol sitesinin kapıları sizlere daima açıktır. Lütfedin, gelin, birlikte amatör futbola hizmet edelim. Belki bir güç olursak, başka Antrenörlere faydamız olabilir. Belki de bir şeyler düzelmeye başlar. Mesela, futbolcu futbolunu oynar, yönetici yöneticiliği yapar, Antrenörlerimiz de işlerini daha başarılı bir şekilde yapmaya başlarlar. Kapımız ve gönlümüz futbol emekçilerine her daim açıktır.

Haftaya, İstanbul Futbol İl Temsilciliğinin maç ve saha dağıtımı ile ilgili yazacağım. Bu konuda son zamanlarda çok şikayet gelmeye başladı. Veliler de isyanda, Kulüpler de. Sabahın 9’una Küçükçekmece takımının maçını Gaziosmanpaşa’ya veriyorsunuz. Veliler artık çocuklarına maçlara göndermek istemiyorlar. Dershaneyi ihmal eden minik futbolcu sayısı her geçen gün çoğalıyor. Böyle giderse alt yapı liglerini iptal etmek zorunda kalacaksınız. Ya veliler çocuklarını Dershaneye göndermeyecekler. 7 haftalık bülten üzerinde çalışıyorum. Haftaya uzun, uzun yazacağım.

Tüm Yerel Futbol ziyaretçilerine ve Amatör Futbol mensuplarına sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Elektronik Posta adresim: bkyerelfutbol@hotmail.com.

14 yorum:

Adsız dedi ki...

Hocam eline diline saglik gecen cumartesi gunku bayrampasa tuna-levent u-17 musabakasindaki hakem kardesimizin de kulaklarini cinlatmissin.O musabakadaki hakem kardesim nasil benim 15 16 yasindaki genc kardeslerimin hakkini yediyse yine gecen haftaki Levent-Atasehir Dogus musabakasindaki hakem kardesim ve triosu biz ilk maglubiyetimizi 90+2'de yedigimiz golle almamiza ragmen bir o kadar muhtesem mac yonetti kendilerini kutluyorum aslan gibi mac idare ettiler.Dilimizde tuy bitti ayni semtte oturan adami ayni semtin takiminin macina vermeyin diye fakat anlatamiyoruz.Hadi diyeceksiniz ki ayni semt olsun bir semtte birbirinden haberdar olmayan yuzlerce kisi yasiyor eh ama bari ayni mahalleden ve o mahallenin lisesinden mezun bayrampasa tuna ve bayrampasaspor taraftari hakemlige yeni baslamis birine musabaka yonettirmeyin.Mac 10:45de tuna mahallesi de iki adim eh bari tunadan bir gec hakem verelim hem maca yetissin hem de masraf yapmasin mantigiyla hareket edilirse daha cok puan gaspi olur!Ben sahsim adina Mutlu Gorgu gibi hakemleri degil de Ozer Bektas,Yigit Uzer,Mehmet Kapluhan,Mustafa Kursad Filiz gibi hakemleri sirtimda tasirim!Saygilar sunuyorum kolay gelsin.AMAC SENOZAN.LEVENT.

Adsız dedi ki...

hakemler çok kötüü

Adsız dedi ki...

Kürşat Filiz'i mi sırtında taşırsın, aman aman! Gerenk yok!

colaksamet dedi ki...

burak bey yazınızı okudum ama okadar yanlıslıklar ve aksaklıklar var kı sızın gıbı bırıne bu tarz davranıs ve gazetecılık yakısmamıs ne demek pazar gunu evden cıkıyım bı ıkı maca gıdıyım boyle gazetecılık mı olur bu sızın ısınız ve ısınızı sevmenız gerek ılk once bunu planlamanız programlamanız gerek bu hafta su mac var onem derecesıne gore sırayla oraya gıtmenız gerekırken su maca ugrdım bu maca ugradım dıyosunuz ve ondan sonra hakem yagılıyoprsunuz bu hakem bana kardesım dıyo basımı oksar severım ıı hakemdır bu nasıl yazım seklıdır yaaa o yuzden kalemınız aldıgım duyumlar soyleymıs boyleymıs dıye mac yorumları yayınlıyorsunbuz tembellık yapıp mac ızlemek yerıne bunu yayınlıycagınızı tahmın etmıyorum ama ben yınede yazdım

DaRbEcİ dedi ki...

kürşat filiz diye diye bıraktıracaksısnız hakemliği adama:)

Adsız dedi ki...

Amaç bey keşke bu amatör camiadaki yöneticilerimizin çeyreği sizin kadar işi bilen,bilinçli insanlardan oluşsa.Kimse yenildiği maçın hakemini sırtında taşımaz.Tebrik ediyorum.U-17 maçınızdaki hakemi de şiddetle kınıyorum.

Adsız dedi ki...

ımkansız oldugunu bılıyorum ama futbol kuluplerınde yonetıcı olacak kısılerın belırlı bır egıtımden gecmesı zorunlu olmalı spor akademılerınde spor yonetıcılıgı bolumunden mezun bırcok ınsan var ama cogu ıssız bu ınsanlara kuluplerde yer verılse sporu spordan anlayan ınsanlar yonetse bırcok sorun cozulur

Adsız dedi ki...

u-17 maçına fifa hakemi mi bekliyorsunuz klasman hakemide yönetmez tabiki acemi hakemler yönetecek. Böyle böyle öğrenecekler hakemliği

Adsız dedi ki...

son yorumu yapan arkadaşa söylüyorum;Ne demek böyle böyle öğrenecekler,Orada genç insanların emekleri alınterleri var.Ne olursa olsun bu insanların puanlarının gasp edilmesi emeklerine saygısızlıktır.Bugün Milli takım için Jaja'dan Emenike'den Bobo'dan Moritz'den medet umar hale geldiysek bunlar alt yapı eksikliği yüzündendir.Kimseyi kanırmanın hali yok.Madem öyle stajyer hakemleri Halı Saha turnuvalarına Okullar arası maçlara versinler.Günlerce idman yapıp kafa olarak bütün hafta sadece düşündüğün bir maçın acemi bir hakem tarafından katledilmesi herkezin zoruna gider.

menejer erolözbek dedi ki...

sevgili hocam eline koluna sağlık.inan bana profesyonel basında bile bu kadar donanımlı ve bilgibirikimi olan yazıya rastlamak çok zor.tebrik ediyorum ve dahada donanımlı yazıları bekliyorum dört gözle.

Adsız dedi ki...

özer hoca 10 numara kimse aksini söyleyemez 2 maçını izledim resmen ders veriyor böyle hocalara can kurban

Adsız dedi ki...

burak kurtuluş,o bölümü kaldırmayı unutmadınız umarım..

Adsız dedi ki...

Beyler, kimse kendi reklamını yapmasın lütfen! Kimin nasıl hakem olduğu sahada belli oluyor..

Adsız dedi ki...

sayın kurtuluş yine harika yazmışsınız güzel yazılarınızın devamını bekliyoruz başarılar

SAL Klasman 3. hafta maç programı

İstanbul Süper Amatör Lig Klasman Grubu'nda 3. hafta maç programı ektedir...